FUKAHA-İ KİRAMIN NAKİLLERİNİN

HULASASI VE BA’ZI İZAHAT

 

İBARENİN MANASINA DÖNELİM

 

        Şimdi ibareye mana verelim. (bir surenin yarısını bir rekatta, yarısını da bir rekatta okusa; bunda ulema ihtilaf ettiler: Bir kısmı tahrimen mekruhtur, dediler. Bir kısmı da tahrimen mekruh değildir, dediler: Doğrusu da: Tahrimen mekruh olmamaktır. Lakin bunu yapmamalıdır. Yani (tenzihen mekruhtur) demiş oluyor. Ve ihtilaf,  tahrimen mekruh olup olmamak hakkında olup tenzihen mekruh olmak hususunda; hepsinin müttefik bulunduklarını bu ibare ifade etmiş oluyor.

         Gelelim ibarenin aşağısına: (Şayet böyle yapıverecek olursa, beis de yoktur) demişti. (İbni Abidin) diyor ki: (Beis yoktur sözü, Fukaha arasında bazı kere (bunu yapmalıdır, daha iyidir) yerinde kullanır. Çok defa da: (Bunu yapmamalıdır) yerinde kullanılır, diyor (27)(İbni Abidin, C. 1, S. 88, Abtez bahsi)  Acaba (Fetavayi hindiyye) de bu iki mananın hangisi murat edilmiş?. Bunu bilmek için (beis yoktur) sözüne bu iki türlü manayı birer, birer veririz. Hangisi müfid olursa, yani sözün üst tarafını bozmazsa, kitabın muradı odur, diye hükmederiz. (Fetavayi hindiyye) diyor ki: (Lakin bunu yapmamalıdır. Şayet yapıverecek olursa, beis de yoktur.) Yani (böyle yapmalıdır, iyidir) desek, (evvel yapmamalıdır, dedi;  sonra da yapmalıdır, iyidir) demiş oldu. İşte bu birbirine zıd iki söz oldu, bir hüküm çıkmadı. Bir de diğer manayı verelim: (Lakin bunu yapmamalıdır, şayet yapıverecek olursa, beis de yoktur). Yani (yine yapmamalıdır) desek, işte şimdi bir hüküm çıkacak söz oldu ve evvelki (bunu yapmamalıdır) sözünü yine bu manaya olan (beis yoktur) sözüyle tekid etmiş olduğundan muhakkak tenzihen mekruhtur, demiş oluyor. Şu halde (şeyet yapıverecek olursa, beis yoktur) demek, bir defa iki defa  yaptığında kafasına vurulmaz demektir, işte o kadar. Bu tabirler aramızda da vardır.